2 Nisan 2012 Pazartesi

George ORWELL Kimdir?


Orwell, bir İngiliz gazeteci ve 20. yüzyılın iki en önemli romanı 'Hayvan Çiftliği'  ve 'Bin Dokuz Yüz Seksen Dört' ün yazarıdır.

Orwell ,Eric Arthur Blair ismiyle doğu Hindistan'da, İngiliz sömürge memurunun oğlu olarak 25 Haziran 1903 tarihinde  doğdu.Eğitimini İngiltere'de aldı, Eton'ı terk etmesinin ardından, önce Hindistan İmparatorluk Teşkilatı'na daha sonra İngiliz kolonisine katıldı.    1927 yılında istifa etti ve bir yazar olmaya karar verdi. 1928 yılında, bir yazar olarak başarılı olamaması sebebiyle bir dizi hastalık yaşamasının ardından Paris'e taşındı. 1933 yılında yayınlanan 'Paris ve Londra'da Beş Parasız' adlı ilk kitabında deneyimlerini anlattı. Kitabının basımından kısa bir süre önce, George Orwell adını aldı.1934'te ilk romanı 'Burma Günleri' yayınlandı.

Kendisini, 1920'lerin sonunda anarşist diye niteleyen Orwell, 1930'larda ise sosyalizme yakınlaştı. 1936 yılında, işsiz madencilerin içinde bulunduğu yoksulluk üzerine haber yapmak için kuzey İngiltere'ye gönderildi; buradaki deneyimlerini "Wigan İskelesi Yolu "nda (1937) derledi. 1936'nın sonlarında, Franco milliyetçilerine karşı Cumhuriyetçiler için savaşmak üzere İspanya'ya gitti. Sovyet destekli komünistlerin baskılarından ötürü kaçmak zorunda kaldı. Bu deneyim O'nun ömür boyu anti-Stalinist olmasına neden oldu. 1941 ve 1943 yılları arasında, Orwell BBC için propaganda yaptı. Artık O, kitaplar yazan,yorumlar kaleme alan üretken bir gazeteciydi. 
1945 yılında, Orwell'in 'Hayvan Çiftliği' yayımlandı. Stalin'in Rus Devrimine yaptığı ihanete dayanan ve bir çiftlikteki hayvanların yaşadıklarını anlatan siyasi bir masal niteliğindeki eser adını duyurdu, buna bağlı olarak da Orwell yaşamında ilk defa mali açıdan rahatladı. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört' dört yıl sonra yayımlandı. Hayali bir totaliter rejimi geleceğe uyarlayan kitabın başlığı ve pek çok cümlesi derin etki yarattı. "Evim güzel evim", "Büyük Birader seni izliyor" gibi kullanımlar popülerleşti ve günlük kullanımda yer aldı. Orwell artık sağlığını iyice bozan tüberküloz yüzünden 21 Ocak 1950 tarihinde öldü.


Bu biyografi bbc.co.uk sayfasından çevrilmiştir.

Who Is George Orwell?


Orwell was a British journalist and author, who wrote two of the most famous novels of the 20th century 'Animal Farm' and 'Nineteen Eighty-Four'.

Orwell was born Eric Arthur Blair on 25 June 1903 in eastern India, the son of a British colonial civil servant. He was educated in England and, after he left Eton, joined the Indian Imperial Police in Burma, then a British colony. He resigned in 1927 and decided to become a writer. In 1928, he moved to Paris where lack of success as a writer forced him into a series of menial jobs. He described his experiences in his first book, 'Down and Out in Paris and London', published in 1933. He took the name George Orwell, shortly before its publication. This was followed by his first novel, 'Burmese Days', in 1934.

An anarchist in the late 1920s, by the 1930s he had begun to consider himself a socialist. In 1936, he was commissioned to write an account of poverty among unemployed miners in northern England, which resulted in 'The Road to Wigan Pier' (1937). Late in 1936, Orwell travelled to Spain to fight for the Republicans against Franco's Nationalists. He was forced to flee in fear of his life from Soviet-backed communists who were suppressing revolutionary socialist dissenters. The experience turned him into a lifelong anti-Stalinist.
Between 1941 and 1943, Orwell worked on propaganda for the BBC. In 1943, he became literary editor of the Tribune, a weekly left-wing magazine. By now he was a prolific journalist, writing articles, reviews and books.
In 1945, Orwell's 'Animal Farm' was published. A political fable set in a farmyard but based on Stalin's betrayal of the Russian Revolution, it made Orwell's name and ensured he was financially comfortable for the first time in his life. 'Nineteen Eighty-Four' was published four years later. Set in an imaginary totalitarian future, the book made a deep impression, with its title and many phrases - such as 'Big Brother is watching you', 'newspeak' and 'doublethink' - entering popular use. By now Orwell's health was deteriorating and he died of tuberculosis on 21 January 1950.

This biography has been taken from bbc.co.uk 

“1984” Romanında Yabancılaşma Teması , George ORWELL





Kitap 1947-1948 yıllarında yazılmıştır. Birkaç farklı isim düşünüldükten sonra kitabın basım tarihinin son iki rakamının yer değiştirilmesiyle elde edilen “1984” te karar kılınmıştır. 1948 senesi İkinci Dünya Savaşanın sona erdiği; ancak harp dönemi kaotik atmosferinin hala hissedildiği süreçte yer alır. Romanın ana karakteri Winston Smith toplumunu,toplumunun sorunlarını,hislerini, inançlarının  tükenmişliğini simgeler. İsmi, savaş sırasında hem politik  hem de aydın bir kahraman olarak görülen Winston Churchill’le ilişkilendirilmiştir. Soy isim olarak ise İngiltere’de sıkça kullanılan “Smith” tercih edilmiştir,böylelikle başkahraman sıradanlaştırılmıştır.


Orwell, karakterini harikulade biçimde yaratmış ve okuyucunun Winston’a sempati duymasını sağlayabilmiştir. Karşımızda bir taraftan günlüğüne “kahrolsun Büyük Birader” yazan veya Julia ile yasadışı ilişkisi olan asi; diğer taraftan yakalanma korkusu yaşayan paranoyak bir adam bulunmaktadır. Söz konusu kişilik özellikleri ,okuyucusunun karakter ile özdeşleşmesini; hayatın mekanik ilerlediği, tüm düşüncelerin ve hareketlerin kontrol edildiği bir toplumda yaşamanın Winston’a verdiği acı ile ızdırabı hissedebilmesini kolaylaştırmıştır.


İnsan ilişkilerinin, insani hislerin oldukça zedelendiği Okyanusya toplumunda yabancılaşma kaçınılmazdır. Çocuklar da dahil herkes bir diğerini izlemek, partiye yapılan en ufak suistimali bildirmek üzere eğitilmiştir. Winston iyimserliğin  mümkün olmadığı, umuttan uzak bir dünyada yaşamaktadır. Doğruluk Bakanlığı’nda ,geçmişi Parti’nin güncel resmi kayıtlarına uygun olarak değiştirmekten,başka bir deyişle tarihi “yenilemek”ten ,böylelikle Parti’nin “herşeyi bildiğini” kanıtlamaktan sorumludur. Aslında görevi  ortadan kaldırılmış kişileri aslında hiç var olmamışlar gibi göstermek amacıyla kayıtları yeniden yazmak, fotoğrafları değiştirmektir. Orijinal evraklar ise “bellek çukuru”nda yakılarak yok edilir. Winston tarihte değişiklikler yapabilmekten  entelektüel anlamda haz almasına rağmen, gitgide hakiki geçmişe karşı merak duymaya başlar,dahası onu öğrenmeye çalışır. Herkesin yalnızca yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirdiği ve  Parti’nin buyruklarına boyun eğdiği bir toplumda Winston, her özgür insan gibi, düşünmeye, sorgulamaya, sevmeye ihtiyaç duyar.


Winston Smith geçmişini hatırlamaya çalışır;fakat başarılı olamaz. Yalnızdır, ailesi yoktur, ailesine ait bir resim ya da bir belge yoktur. Zaman zaman annesi aklına gelse de gerçek bir duygu yoğunluğu yaşayamaz. Aslında en başta kendi hayatına, kişiliğine yabancı olduğundan topluma karşı yabancılaşmış hissetmesi sürpriz değildir.


Kahraman, Zafer Konakları’nda bir dairede sıkıcı yaşamını devam ettirir; mavi iş önlüğü giyer;kara ekmek, bitter çikolata ile tatlandırıcıdan oluşan ve Parti tarafından belirli miktarda dağıtılan yiyeceklerle beslenir; Zafer Cin’i içer yine Zafer marka sigara tüketir. Her adımının izlendiği, ağzından çıkan her cümlenin kayda geçirildiği bu ortamda Winston diğer insanlara inanma hususunda sıkıntı yaşar, bu güvensizlik ile hissizleşir. Monoton  olarak sürüp giden hayatı Julia’yı fark etmesi ve onunla birlikte olmaya başlamasıyla değişir. Artık dünyaya tek başına isyan etmiyordur; bir sevgilisi,bir yoldaşı vardır.  Parti bu kural dışı aşk ilişkisini öğreninceye kadar etraftan birlikte soyutlanacak;  topluma yabancılaşmış olma halini beraber yaşayacaklardır.


Güven probleminin yanı sıra mekanikleşme ve kentsel bozulmalar da Winston’ın yabancılaşmasında önemli rol oynamaktadır. Yıkık dökük gri binalar, doğru düzgün çalışmayan asansörler, beklenmedik anlarda kesilen elektrik ile patlayan borular Okyanusya’da insanca yaşamanın  hayli güç olduğunu göstermektedir. Böyle nedenlerden ötürü de okuyucu ana karakterin uyumsuzluk sorununu kolayca anlamaktadır.


Özünde Parti amacına ulaşmaktadır: Parti’nin gizli ekipleri gerçeği değiştirmekte,tarihi baştan yazmakta, kendilerine karşı gelen kişileri sadece öldürmekle kalmayıp onların isimlerini ve yüzlerini toplum hafızasından silmektedir. Halkın hangi koşullarda yaşadıkları ya da nelerden yakındıkları konusuna kafa yormamaktadırlar. Tele ekranlar vasıtasıyla bireyleri izlemekte ve onlara ne yapıp ne yapmamaları hakkında buyruklar vermektedirler. Doğal olarak belli zaman aşımının ardından insanlar böylesi hayat standardına dahi uyum sağlar; ancak Winston Smith gibi düşünen kişiler bu düzene ayak uyduramaz neticede de hiç “var olmamış” sayılırlar.

Alienation Theme In The Novel “1984” by George ORWELL


The book was written  in 1947-1948 and named as “1984” after eliminating a few options by inverting the date. Those were the years that the war had just ended but the chaotic atmosphere of the war was still felt. Winston Smith , the protagonist of the novel ,represents his society and their troubles,their emotions,their lack of belief in everything in a sense. The first name makes reference to Winston Churchill, one of the famous British statesman, who is a political and intellectual hero during war. The surname Smith is a very common English name,thus the main character of the book is representative of “everyman”.
Orwell creates his character perfectly and makes reader to symphatize Winston. On the one hand we have a rebellious man who commits crimes such as writing “down with Big Brother” in his diary or having an illegal love affair with Julia; on the other hand he has paranoias about being catched. These characteristics makes reader to identify themselves with him and experience his pain and agony, caused by living in a society where life is mechanized like any other machine and where all thoughts and actions are controlled.

Alienation is inevitable in a society like the one in Oceania of which human bonds and human emotions have been destroyed. Everyone, including children, are taught to keep an eye on one other and report misconduct to the Party. Winston lives in a World in which optimism is an impossibility; lacking any real hope. At the Minitrue he is an editör responsible  for historical revisionism, concording the past to the Party’s contemporary official version of the past; thus making the government of Ocenia seem omniscient. As such, he perpetually rewrites records and alters photographs, rendering the deleted people as “unpersons”; the original documents are incinerated in a “memory hole”. Despite enjoying the intellectual challenges of historical revisionism he becomes increasingly fascinated by true past and tries to learn more about it. Winston seeks the unadultered truth-and the only way to attain that is by rebelling against the totalitarian rule of the Party. In a society where everyone is merely existing and fulfilling the Party's wishes, Winston continues to think, question, love, and feel like all free human beings should.



He tries to remember his past but he could not. Winston is alone, he doesn’t have a family and he even doesn’t have their photos or their writings etc. He thinks about his mother  sometimes,however  he is not able to feel any real emotion. He is a stranger to his own life,own identity indeed; thus his alienation to society, like other characters in the novel, is not suprising.

Winston Smith has troubles about relying on others. In an environment that all of his behaviours are controlled and all his speeches are recorded, he cannot trust anybody. This lack of confidence makes him insensitive. He lives a very dull life in an apartment at Victory Mansions: he wears blue overalls, eats synthesized food – including black bread, bitter chocolate, and fake saccharine – rationed out by the Party, drinks industrial grade Victory Gin, and smokes Victory Cigarettes  as a common man untill he recognizes Julia and builds up a relationship. He is not alienated from real life by himself from now on, he has a lover and a friend. They will resist together by the time Party realize this inexcusable love affair.

Mechanization and urban decay affect the protagonist, as well. Symphatized by the readers , Winston  is easily identified with  them and they are able to  understand his feelings about the world Grey buildings which are crumbling, never working elevators, unreliable electricity and plumbing show how mankind  and their needs are neglected.
Party achieves its aim: Inner Party workers  change the truth, rewrite the history, not only kill the rebellious people but also remove their name and body from the memory of society. They do not think in which condition people do live or from what they suffer. With the help of telescreens they can follow them and order them what to do. After a while community gets used to this kind of life style,however, the ones like Winston is unable to adapt as a consequence he becomes one of the “unpersons”.